Zernuci’nin Talimü’l Müteallim Adlı
Eserinde İlim Yolcusunun Özellikleri
İlim; Âlemi
konu edinen her şeydir. Âlem ise Allah’ı
bilmeye tanımaya vesile olan her şeyin adıdır. İnsanlar âlemi, cinler âlemi,
melekler âlemi, bitkiler âlemi, hayvanlar âlemi…
Peygamberimiz
(s.a.v) buyurmuşlardır: مسلمةو مسلم كل على فريضة العلم طلب
“İlim öğrenmek, her Müslüman
erkek ve kadına farzdır.”[1]
Zorlu olan bu yol, ilim yolcusu ve ilim yolu açısından bazı şartları
gerektirir. En önemlisi ilim yolcularının ilme ulaşma yollarını bilmesi
gereklidir. Metodu bilmeyen kişi meleklerin kanatları üzerinde yürüdüğü bu
yoldan sapar ve maksadına ulaşamaz. Peki, nedir bu şartlar?
İlimde niyet
esastır. İlim yolcusu dünya menfaati ve rütbesi elde etme düşüncesinde olursa
yahut bir diplomaya sahip olmaya niyet edip Allah rızası için, dinin ihyası,
Müslümanlardan cehalet ve taassubun yok edilmesi konusunda iyi bir niyet
taşımazsa onun öğreniminin Allah katında hiçbir değeri olmaz. Böyle kimseler
sevap alamazlar. Ancak diploma, mevki ve rütbe alırlar. Fakat ilim yolcusu
Allah’ın rızasına niyet ederse hem dünyaya ait rütbe ve değerlere nail olmak,
hem de ahirete ait yüksek rütbeleri ve üstün mevkileri kazanmak söz konusu
olur. Niyet, ilim yolcusunun ilk adımıdır. Niyetten sonra çalışmak esastır.
İlim yolcusu çalışmasının sonucunu ise Allah’a bırakmalıdır. Bu ise tevekkülü
gerektirir. [2]
Tevekkül, kul
olarak acizliğini beyan edip Allah’a güvenmek, teslim olmaktır. Tevekkül
çalışmaktan sonradır. Önce azim, teşebbüs ve çaba sonra tevekkül gelir. İlim
yolcusunun tevekkülü ise ilimde kavrayış sahibi olması içindir. Peygamberimiz (s.a.v)
bu konuda şöyle buyurmuşlardır: “Önce deveni bağla sonra tevekkül et.” İlim
yolcusunu ilim yolunda bekleyen tehlikeler vardır. Bu tehlikelerden kendisini takva
ile koruyabilir.
Takva, dünya
ve ahirette insana zarar verebilecek şeylerden korunmak, böylece Allah’a
yaklaşmaktır. İlim yolcusu dünya işlerine, geçim derdine düşmemeli kendini
tamamıyla ilme vermelidir. Çünkü dünya kişiyi oyalar ve böylece ilimden alıkoymuş
olur. İmam-ı Azam’ın öğrencilerinden İmam Veki’ vakit alır düşüncesiyle yemeği
ekmeksiz yer, bu konuda şöyle derdi “Ekmeği yemek ve çiğnemekle vakit kaybolur.
Bu kadar zaman içinde ben elli âyet Kur’an okuyabilirim.” [3]
İlim yolcusu,
ilim tahsili ile Allah’ın verdiği akıl nimeti ve beden sağlığı nimetinden ötürü
Allah’a karşı şükretmelidir. Çünkü şükür, şükredilen şeyin artmasına sebeptir.
Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili Cenabı Hakk şöyle buyurmaktadır: “…Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi
arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”[4]
Şükür sayesinde öğrenci kendi aklını beğenmekten sakınır. İslam eğitim
sistemini maddeci eğitim sisteminden ayıran nokta burasıdır. Bir tarafta aklını
beğenenler, her şeyi kendinden sananlar; diğer tarafta bu aklı verene teşekkür
edenler bulunmaktadır. Birinin vardığı sonuç bunalım, huzursuzluk, boşluktur. Diğerininki
ise tam bir huzur, bağlılık, eminlik ve iki dünya mutluluğudur.[5]
İlim yolu zorlu bir yoldur. Bu mutluluğun sağlanması ve sürekli kalması kolay
değildir. Şeytan insanı vazgeçirmek için her türlü hileye başvurur. Bunun için
ilim yolcusunun sabırlı olması gerekmektedir.
Sabır, bütün işlerin üzerine bina edildiği
büyük bir temeldir. İlmin yolları çok pürüzlü ve dikenlidir. Maksada
erişebilmek için pürüzlere göğüs germek, engelleri sabırla tırmanmak gerekir.
İlim bir denize benzer. İlim yolcusu da bu denizde yüzmek isteyen bir
yüzücüdür. Yüzmeyi bilmeyenin denizde boğulduğu gibi ilmi elde etmenin
kurallarını bilmeyen kişi de işin başında batar, başarı sağlayamaz. Yüzmeyi
başaranlar ise bunu övünç kaynağı olarak görmemeli, duruşunu bozmamalıdır.[6]
İlim yolcusu
alçak gönüllü olmalıdır. Yani ilim yolcusu elde ettiği bilgiyi başkalarına
karşı bir böbürlenme vasıtası yapmamalıdır. Alçak gönüllülüğün de bir ölçüsü
vardır. Kişi davranışları ile ne gurura kaçmalı ne de ilmin şerefini alçaltıcı
bir tutum içinde bulunmalıdır. İlmin vakar ve şerefini de korumalıdır. İlim
yolcusu bu koruma yollarını ise hocasından öğrenir.1
Peygamberimiz
(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: الرجال
افواه من العلم خذوا “İlmi kişilerin ağızlarından alın.”[7]
Burada âlimler kastedilmektedir. İlim öğrenmek için mutlaka bir âlimin hem
gönlünden, hem de dilinden ilim elde etmek lazımdır. Hocanın seçimi de çok
önemli bir esastır. İmam-ı Azam Ebu Hanife hocada aranacak özellikleri şöyle
sıralamıştır:
1-
İlim yolcusu, ilmî seviyesi yüksek olan bir
hocayı seçmelidir.
2-
Seçeceği hoca, insanların takva yönünden en
üstünü olmalıdır.
3-
Hoca mevcut hocaları en yaşlısı olmalıdır.
Tevhid
inancının temeli ilim, ilmin temeli de terbiye ve saygıdır. İlim yolcusu,
hocasına, ilim adamlarına, kitaplarına ve geçmiş büyük âlimlere saygılı
olmalıdır. İlim yolcusu ilme ve ilim adamlarına saygı göstermedikçe ilmi elde
edemez ve elde ettiği bilgiden faydalanamaz. Geçmiş zamanlarda ilim yolcusunun
herhangi bir kitap üzerine kalem, hokka veya başka bir şeyi koyması saygısızlık
olarak nitelendirilmiştir.
İlim
yolcusunun hoca seçimi kadar arkadaş seçimi de önemlidir. Bunun için ilim
yolcusu öğrenim aşamasında iyi arkadaşlar edinmelidir. İlim yolcusu aşağıdaki
özelliklere sahip olan kimseleri arkadaş edinmelidir:
1. Çalışkan
olan.
2. Takva
sahibi olan
3. Anlayışlı
ve güzel huylu olan
4. Az
konuşan
Dinimizde ve
toplumumuzda ilim ve âlim her zaman baş üstünde tutulmuştur. Bunun sebebi ilmin
onlarca meşakkatle elde edilmesidir.
İlim sonsuz bir okyanustur. Bizim ondan elde edeceğimiz bilgi ise damla
kadardır. Bu damlayı elde etmek hiçte kolay değildir. Bu damlayı elde etmeyi
kolaylaştırmak için bazı yöntem ve taktikler gerekmektedir. Niyet, tevekkül,
sabır, şükür hoca ve arkadaş seçimi bu yöntem ve taktiklerin temelini
oluşturur. Peygamberimiz (s.a.v) ilim ve âlimler hakkında şöyle buyurmuştur:
“Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Cenabı Allah onun için cennet yolunu
kolaylaştırır. Melekler ilim öğrenene kanatlarını gererler. Âlim için denizdeki
balıklara varıncaya kadar gökte ve yerde ne varsa hepsi Allah’tan bağışlanma
diler. Şüphesiz âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler altın ve
gümüşü miras bırakmamışlardır. Onlar ancak ilmi miras bırakmışlardır.”[10]
[1] İbn-i
Mace, 1/81, H.No: 225.
[2] Zernuci,
B. (2011). Tâlimü’l Müteallim (11.Baskı) içinde (69). İstanbul: Feyiz
Yayınları.
[3],5
Zernuci, B. (2011). Tâlimü’l Müteallim (11.Baskı) içinde (75,72). İstanbul:
Feyiz Yayınları.
[4] İbrahim Suresi/7
[6] Zernuci,
B. (2011). Tâlimü’l Müteallim (11.Baskı) içinde (90). İstanbul: Feyiz
Yayınları.
[7] Kaynak
bulunamadı.
[8] Zernuci,
B. (2011). Tâlimü’l Müteallim (11.Baskı) içinde (87). İstanbul: Feyiz
Yayınları.
[9] Zernuci,
B. (2011). Tâlimü’l Müteallim (11.Baskı) içinde (96). İstanbul: Feyiz
Yayınları.
[10]
Münziri, age, s. 94
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHelal olsun hocazade ahmet kardesim ��
YanıtlaSil